Tatsız Tuzsuz, Kavgalı-Gürültülü Bir Hayatın İçinden
Kasım 17th, 2016 at 14:57 (Günlük)
‘Hiç’ten Bir Yazı
Yemek yerken konuşulmaz, derler, ama bu, “ağızda lokma varken konuşulmayacağı” anlamında olmalı. Biz, sofrada konuşacak bir şeyler buluruz mutlaka. “Biz” dediğim, hanım ile ben. Gerçi, çocuklar varken de konuşacak çoook şey olurdu ya…
Dün, günlerden çarşamba, bir gün önce pazardan aldığım yiyeceklerden de var sofrada; kahvaltı yapıyoruz. Domates, salatalık gibi yaz sebzelerini artık almayalım, diyor eşim; ama ben, “hormonlu-ilaçlı-gdo’lu-sera ürünü” olmadığına kanaat getirdiğim biraz domates, biraz da salatalık almıştım, sadece ben yiyorum…
Söz nereden döndü geldi, hatırlamıyorum, ‒kendi yaptığımız zeytinlerden de çıkarmışız, oradan olabilir‒ “sen, ‘heç’ ne demek, biliyor musun” dedim eşime, bilmiyormuş; bizim Tokat’ta ‘heç’li sözler vardır; anlattım, örnekler verdim:
► Annesi çocuğuna tembih ediyor: “Üstünü-başını heç etme sakın!”