Temmuz 2012…
Temmuz 23rd, 2012 at 16:39 (Anı, Belirli Gün ve Haftalar)
Ramazan 1362…
Bugün, günlerden 23 Temmuz 2012 Pazartesi; hicri takvimle 4 Ramazan 1433. Bu takvimlerde –rumide de– günler değişmiyor: birinde pazartesiyse öbürlerinde de pazartesi…
Ramazanın yaz aylarına rastladığı günleri üçüncü kez yaşıyorum. Ramazan ayı her yıl bir öncekinden on-on bir gün öne geldiğine göre, demek ilk yaz ramazanımı 31 Ağustos 1943’te, 1 Ramazan 1362’de ‘idrak etmiş’ oluyorum (!) O tarihte sekizimi sürmekteyim… Erişte sahurda pişiriliyor; babam, ille hoşaf olsun istiyor. Büyükannem (annemin anneannesine böyle diyorum), tekne orucu tutmama yardımcı oluyor…
*
İlk yaz ramazanlarımdan bende derin izler bırakanı ’947 yılı ramazanıdır. O ayı da bağda geçirmiştik… Bizim Tokat’ta ‘bağ’ dendi mi, üzüm bağı gelir akla. Tabii birçok meyva ağacı da olur bağlarda, ama olayın merkezinde üzüm vardır. Bağa göçmek olağanüstü bir şeydir; kirazla başlayıp bağbozumuyla sona eren bir yaşam biçimi… İşin içinde mutlaka nişasta çıkarmak da var. Su kuyuda, serinleme sulama havuzlarında, kanalda… Oyunlar: çember, lök, aşık, istop, mile, kuka, saklambaç, ağaç kapmaca, pıçak saplama, ceviz ütmece, elle sürülen iki tekerli araba, sandık araba ve nihayet eşek yarışı… Saman oluğundan samanlığa kayma… Bunlar erkek çocuklarının işi; bu arada hemen her gün komşu çocuklar kızlı oğlanlı toplaşıp papazkaçtı falan da oynuyoruz. Yere serdiğimiz bez bir yaygı üzerinde… Minder falan yok; bağdaş kuracaksın ya da dizlerinin üzerine çökeceksin. Kızlar bacaklarını bitiştirip yana atıyorlar: ağırlık tek kalçaya verilmiş, hafiften kibarca bir kaykılma durumu… Etekler büyük bir itinayla çekiştirilmekte. Bacaklar, bileklerden yukarı ancak iki-üç parmak kadar ortada kalacak şekilde dışarıda; ayaklar kıvrılmış, utangaç… Bizler, erkek çocukları, eskilerden ne bulduysak ayaklarımıza onu çeçirmişiz ya da yalınayak… Kızlar çoğunlukla takunyalı; tasmanın koruduğu yerler ayaklarında beyaz birer leke gibi… Derken derken, kızlar farklılıklarıyla ilgimizi çekmeye başlıyorlar.