Kasım 29th, 2016 at 06:59 (Düşünceler, Günlük)
Partinin Altı Fedaisi mi?
Olacak iş değil, ama aklıma gem vuramam ya… Düşünüyorum: Hani şu “tecavüzcülere af getiren tasarı” vardı ya, Mısır’daki sağır sultanın bile duyduğu yasa tasarısı, .. hani şu ‘olay’ önerge verilmemiş olsa pek kimsenin haberinin olmayacağı yasa tasarısı… Ve işte o tasarı, ‒bu sefer adıyla söyleyeyim: bir ‘torba yasa’ olan “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”‒ tepki çekmesi üzerine Adalet Komisyonu’na geri çekildi. Ama ne geri çekilme? Bir şov mu desem, millî beraberlik ruhunun bir tezahürü mü, artık bilmiyorum…
Ve tam da bu bilemezlik içerisindeyken aklıma gelen şeye “gelme” diyemiyorum: Önerge sahibi altı vekil, bu durumun başlarına geleceğini tahmin edebilmişler miydi acaba o önerilerinde bulunurken, yoksa, bu şovun bir parçası mıydılar? Dedim ya, bilmiyorum, bilemem; ama bu dediklerimi de düşünmeden edemedim işte…
Aklıma gem vuramayıp düşündüğüm şeyler, işte bu yukarıdaki zırvalar.
Ne demek istediğimi anlayanlar anlamışlardır; takılanlar varsa onlara da şu haberi okumalarını tavsiye edebilirim ancak: “Tasarı gitti o açıklamanın yankısı kaldı”[*].
Read the rest of this entry »
{lang: 'tr'}
Comments
Kasım 22nd, 2016 at 09:10 (Günlük)
Sonuç Alıcı Soru
Gündemin başındaki meselemiz ‘başkanlık’tı; bir de baktık, ‘tecavüzcüye af” alıvermiş onun yerini…
Baş köşeye oturan meselenin özeti şu: TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesine bir fıkra eklenmek isteniyor; buna karşı çıkanlar var.
“Egemenlik ulusundur (Hâkimiyet milletindir)” demiyor muyuz? Yasama, yargı, yürütme? Üç erk? Güçler ayrılığı?
Bizde yasa koyucu (kanun koyucu, vazııkanun) organ neresi? Meclis değil mi? E o zaman? Öyle de, millet de düşüncesini ortaya koyuyor; üniversiteler, meslek kuruluşları, STK’ler… Hem yurttaşlar da kişi kişi bu hakka sahip değil miyiz, sorgulamayacak mıyız?
Read the rest of this entry »
{lang: 'tr'}
Comments
Kasım 20th, 2016 at 07:01 (Günlük)
İnsan Olmak Yeterli!…
Akademisyen yazarlarımızdan Prof. Dr. Tülay Özüerman*, geçen gün (18 Kas. 2016), “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesine bir fıkra eklenmesi” konusundaki görüşlerini dile getirdiği 21. Yüzyıl Türkiye Gerçeği (!)… yazısını gönderdi bana (da). Eksik olmasın, teşekkürlerini sunuyorum.
Prof. Özüerman’ın geçen gün İzmirport Com Tr’de, dün de Haberekspres Com Tr’de yayımlanmış olan yazısını alanıma aktarmak istiyorum:
«Kamuoyunun, “Tecavüz ve istismar suçlularına af” olarak değerlendirdiği, 6 AKP’li milletvekilinin Meclis Genel Kurulu’nda yine AKP oyları ile kabul gören geçici önergesi, “Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur……….” ifadesiyle başlıyor.
Ek fıkradaki ifadeyle, “işlenen cinsel istismar suçu”nun faili olan yaklaşık 4.000 kişiyi hapisten çıkarmaya yönelik bu önergeyi, “…………Toplumda mağdur olarak anılan bir kesim var. İnsanlar evlenmiş tören yapmışlar, kanundan kaynaklı sıkıntılar olmuş. Adam cezaevinden çıkıp yanlış yaptığında zamanaşımı olsa bile cezaya devam edilecek. Yanlışı olana destek veren bir düzenleme yok. Mesele, kadını çocuğu kollamaktır…..” diyerek savunuyorlar.
Read the rest of this entry »
{lang: 'tr'}
Comments
Kasım 17th, 2016 at 14:57 (Günlük)
‘Hiç’ten Bir Yazı
Yemek yerken konuşulmaz, derler, ama bu, “ağızda lokma varken konuşulmayacağı” anlamında olmalı. Biz, sofrada konuşacak bir şeyler buluruz mutlaka. “Biz” dediğim, hanım ile ben. Gerçi, çocuklar varken de konuşacak çoook şey olurdu ya…
Dün, günlerden çarşamba, bir gün önce pazardan aldığım yiyeceklerden de var sofrada; kahvaltı yapıyoruz. Domates, salatalık gibi yaz sebzelerini artık almayalım, diyor eşim; ama ben, “hormonlu-ilaçlı-gdo’lu-sera ürünü” olmadığına kanaat getirdiğim biraz domates, biraz da salatalık almıştım, sadece ben yiyorum…
Söz nereden döndü geldi, hatırlamıyorum, ‒kendi yaptığımız zeytinlerden de çıkarmışız, oradan olabilir‒ “sen, ‘heç’ ne demek, biliyor musun” dedim eşime, bilmiyormuş; bizim Tokat’ta ‘heç’li sözler vardır; anlattım, örnekler verdim:
► Annesi çocuğuna tembih ediyor: “Üstünü-başını heç etme sakın!”
Read the rest of this entry »
{lang: 'tr'}
Comments
Kasım 4th, 2016 at 09:18 (Günlük)
Ama Bu, Yeni Yeni Kitaplarla Karşılaşamayacağız Anlamına Gelmiyor
Yazarları özgürlükler yaratmaz, yazarlar özgürlükleri yaratır.
~Ali Sirmen*
Read the rest of this entry »
{lang: 'tr'}
Comments